Vallahi helâl olsun Kasımpaşalıya...

-
Aa
+
a
a
a

Bugün 22 Mart Cumartesi, sizi ilgilendirir mi bilmiyorum ama, Annemin yaş günü..

 

Annem, Birinci Dünya Savaşı’nın sıkıntıları sonrası doğan Türkiye Cumhuriyeti’ne doğmuş, babası “İnhisarlar İdaresi nezdinde tütün eksperi” olduğu için, doğduğu İstanbul’dan çok küçük yaşta Anadolu’yu dolaşmaya başlamış.

 

Açık denizde duran gemilerden kıyıya çıkmak için filikalara tayfalarca karga tulumba yapıldığı için denizden korkmuş, yaşamının büyük bir bölümünü İstanbul’da deniz kıyısında geçirdiği halde, boyunu geçmeyecek kadar, kıyılarda denize girmiş. Tokat’ta kız enstitüsünde okuduğu yıllarda,  mahallenin oğlanları ona sahip çıkmışlar,

 Sevim Ayral 

Anadolu’nun gençliği ile annemin gençliği birlikte geçmiş...

 

Annem, İkinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılarını, yeni bir cumhuriyetin orta halli memur ailesinin iki çocuğundan biri olarak yaşamış... Onun için de 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında nasıl karartma yapılacağı vb. konularda hiç sıkıntı çekmemişti...

 

Bugün yeni yaş gününü kutlamakta olan annem, 6-7 Eylül olaylarını gördü, 1960 Devrimi’ni, 1971 Muhtırasını, Kenan Evren’in faşist yönetimini iki çocuk anası olarak yaşadı... Üstelik de bu olaylar sırasında ya kızı ya da ben (oğlu) üniversite öğrencisiydik...

 

Geçenlerde, yazmış olduğu bir mektubunda “Dur bakalım !..” diyordu, “Dur bakalım daha neler göreceğiz...”

 

Öyle sanıyorum ki, Bush delisinin sözcülüğünü yapan medyaya kulak asmayıp, tam Kasımpaşalılara yakışır ayak oyunları ile ABD ve İngiliz kuvvetlerini Türkiye’den uzak tutmayı başaran Tayyip Erdoğan ve ekibi, annemin “Dur bakalım..” bekleyişinde, bize kan ve zulüme ortak olmayı göstermeyecek. Bunu, savaş karşıtı gazeteci arkadaşlarımla birlikte, savaşa karşı olan Türkiyeli kamuoyunun ciddi bir kazanımı olarak not ediyorum...

 

Dünya tarihi zaman zaman deli, gözü dönmüş, ne yaptığını bilmeyen ulus yöneticilerini görmüştür (bilerek “devlet adamı” demiyorum, çünkü bunların devlet adamlığı ile bağdaşır bir yanı yok), Bush ve Blair de işte bunların günümüzdeki örnekleridir. Onun için de onlar hakkında en doğru yorumları tarih yapacaktır. Ancak inanmak istiyorum ki, dünya adalet sistemi, Bush&Blair ikilisi ile onların yakın yandaşlarını, yaşarken, bağımsız mahkemelerin önüne çıkartılar ve bu yedikleri haltın hesabını sorarlar...

 

Onlar, Saddam Hüseyin’in toplu imha silâhlarına sahip olduğunu söylüyorlar, ama onlardaki silâhlar daha tehlikeli değil mi? O zaman ABD ve Birleşik Krallığın elindeki silâhları imha etmek isteyecek bir başka güç ortaya çıkarsa, o zaman kim ne diyebilecek?

 

Dünya haber medyası Çöl Ayısı’nın ilk Irak harekâtından bu yana, inanılmaz bir yayın yaparak, dünya insanlarının üzerinde onarılmaz psikolojik etkiler bırakacak olan görüntülerini sergiliyorlar. Haber alma ve haber verme özgürlüğü adına yapılmakta olan bu yayının da zaman içinde “İnsan Hakları kurum ve kuruluşlarınca” engelleneceğini “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” nin de bu konuda res’en düşünmeye başlayıp, bir karara varacağını umuyorum.

 

ABD’nin plânlı eylemleri ile bölünme aşamasına gelen Avrupa’nın, delirmiş serseriler ile dostluk olmayacağını anlayıp, yeniden birleşeceğini ummak istiyorum istemesine ama, bunun çok uzak bir olasılık olduğunu görmezden gelemiyorum. Oysa, dünyanın belirgin güçleri olan ABD, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti karşısında, birleşmiş ve tek ağızdan konuşabilen bir Avrupa’nın varlığı ne kadar önemliydi. Oysa artık paramparça bir Avrupa var karşımızda, yarını belli olmayan bir Avrupa...

 

  Savaşa karşı duruşumuzu, hiç bir cepheyi yitirmeden sürdürmek durumundayız... Onun için de, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, ABD’yi Birleşmiş Milletler kararlarına uymamakla itham eden söyleminin altını çizmeli, Kasımpaşalıya da sonuna kadar destek vermeye devam etmeliyiz...

Kasımpaşalıyı küçük gören, Türkiye’nin başarısız dış politika uyguladığını söyleyenlere yeniden anımsatmak istiyorum: “Her yiğidin

bir yoğurt yiyişi vardır.” Bunu unutmayın ve Türkiye’de artık alıştığınız sistemler değişiyor, daha bir çok yeniliğe de hazır olun.. Unutmayın, Kasımpaşalı Tayyip,  verdiği sözün arkasında duruyor ve onu seçenlerin dileklerini yerine getiriyor..

 

Bundan 7-8 yıl önce bana, “gün gelir Tayyip’i sen de alkışlarsın” deselerdi gülerdim. Ama, vallahi helâl olsun Kasımpaşalı...